Anayasa Mahkemesinin, Tanık Koruma Kanunu'nun bazı hükümlerinin iptal isteminin reddine ilişkin kararının gerekçesi Resmi Gazete'de yayımlandı.
CHP, kanunun bazı maddelerinin iptali ve yürürlüğünün durdurulması
istemiyle Anayasa Mahkemesinde dava açmıştı.
Anayasa Mahkemesi heyeti, iptal istemlerini oy çokluğuyla reddetmişti.
Kararın gerekçesinde, ceza hukukunun, toplumun kültür ve uygarlık düzeyi,
sosyal ve ekonomik yaşantısıyla ilgili olması nedeniyle suç ve suçlulukla
mücadele amacıyla ceza, ceza muhakemesi ve ceza infaz hukuku alanında sistem
tercihinde bulunulmasının, devletin ceza siyaseti ile ilgili olduğu belirtildi.
Bu bağlamda, ceza hukukuna ilişkin düzenlemeler bakımından yasa
koyucunun, anayasanın temel ilkelerine ve ceza hukukunun ana kurallarına bağlı
kalmak koşuluyla, soruşturma ve yargılamaya ilişkin olarak hangi yöntemlerin
uygulanacağı, toplumda hangi eylemlerin suç sayılacağı, suç sayıldıkları takdirde
hangi çeşit ve ölçüde ceza yaptırımlarıyla karşılanmaları gerektiği, hangi hal ve
hareketlerin ağırlaştırıcı ya da hafifletici öğe olarak kabul edileceği ve
cezaların ne şekilde bireyselleştirilerek hangi yükümlülüklerin yükleneceğinin
belirlenmesi gibi konularda takdir yetkisine sahip olduğu vurgulandı.
Gerekçede, bu nedenle yasa koyucunun, tanık koruma tedbirlerinin hangi
suçlar bakımından uygulanacağına yönelik düzenleme yaparak takdir yetkisini bu
yönde kullanmasında anayasanın hukuk devleti ilkesine aykırı bir yön
bulunmadığına işaret edildi.
Kanunun iptali istenen bir hükmünde, ''haklarında koruma tedbiri kararı
alınan tanıkların duruşmada fiziksel görünümünü engellenecek tarzda
dinlenmelerinde uygulanacak usulü belirleme ya da hangi usulün uygun olacağına
karar verme yetkisinin davanın görüldüğü mahkemenin takdirine bırakıldığı''
hatırlatılan gerekçede, bu konuda davanın görüldüğü mahkeme hakiminin takdir
yetkisinin söz konusu olduğu ifade edildi.
Gerekçede, hakimin, takdir yetkisini kullanırken, tanığın ne şekilde
dinleneceğine her somut durumda kanunun amacı ve kapsamı doğrultusunda
değerlendirme yapacağı ve en uygun yönteme yerel ve teknik imkanları da gözeterek
karar vereceğinin açık olduğu vurgulanarak, bu nedenle kuralın belirsizliğe ve
keyfiliğe neden olacağından söz edilemeyeceği kaydedildi.
AA
yakamoz02